Çiçekçi dükkanının önünden ayrılalı birkaç dakika olmuştu. Minik sokak kedisini pantolonuma sürününce fark ettim. Oturdum kaldırım taşına.. Sırtımı elektrik direğine yasladım.. Yüzü gözü pislik içindeki sokak kedisini seviyordum. Yüzüme gözüme sürüyordum. Öpüyordum onu.. Yanımdan geçen insanların ne düşündükleri önemli değildi.. Fakat birden aklıma yazmış olduğum “Sevmek” başlıklı yazılarda “Emine”nin sorusu geldi.. Bu başlıklar sevmek ama sen aşkı anlatıyorsun aslında demişti Emine..
Sevmek ile Aşk arasındaki fark neydi?
Kediciğe baktım.. Bir de insanlara baktım.. “Sevmek” ve “Aşk” arasındaki farkı böyle bir gözlemle anlayabilir miydim?

İnsanların şunları düşünebileceklerini varsaydım;

1. Kediyi seviyor olmamı anlamsız bulanlar olabilirdi.
2. Kediyi seviyor olmam hoşlarına gidiyordu, sempatik geliyordu ama yere oturmuş olmamı, pis kediyi yüzüme gözüme sürmemi garip karşılıyorlardı.. Biz yapamayız diyorlardı.
3. Kedi böyle sevilir işte!! diyorlardı.