"Zor zamanda konuşmak" kitabının bir kısmında, insanın kendi yaşayışına seçtiği ahenk ile benimsediği düşüncenin bağlantısı olduğu açıklanmaktaydı. Müzik alanı da önemli ölçüde bu değerlendirmenin içindeydi, Itri dinlemekten tad alan birinin Süleymaniye'nin mimarisini incelemekten de zevk alacağı fakat bağlı olduğu ahenk, dolmuş şarkıları, gazino müziği seviyesinde olan insanın da dünyayı o seviyeden kavrayacağı öngörülmekteydi.

Ahengi bayağılaşmış bir milletin ise kültürünü tekrar ayağa kaldırması gerektiği düşüncesine ulaşması bile güç olacaktı. Bu durumda, bir milleti köleleştirmenin en etkili yolu hayatını bayağılaştırmaktı.

Aynı kitapta, "otorite"nin toplum müziğini de bu amaçlı yönlendirdiği yer almakta.. Eflatun'un "Devlet"inde de, Konfiçyüs'ün öğretisinde de, Ortaçağ kilise müziğinde de, hatta yirminci yüzyıl Rusya'sında bile çalınması yasak müzik türleri örneklenmekte..

Şöyle bağlayalım konuyu;

Günümüzde, herhangi bir müzik türüyle otoritenin uğraştığı görülmemekte.. Acaba toplumların bayağılaştırılmasından mı vazgeçildi, yoksa müzisyenlerin de dahil olduğu toplum yeterince bayağılaştığı için tehlike arz edecek (yüksek seviyeli zevklerle bireylerin "insan"laşmasını sağlayacak) müzik yapılma ihtimali bile mi kalmadı..

O zaman, bir önceki yazımdaki ok atan adam, akıllıca bir dönüşümle ok atmak yerine müzik çalarak mı insanları avlamaya başladı?