Kays.. Leyla'yı sever.

Önce vücudunu belki.
Gözünü, saçını, tenini.. Sonra o vücuttaki cilveleri. Gülümsemesini, gamzesini, elindeki sıcaklığı, tenindeki yumuşaklığı. Hatta kaşını çatmasını.. Gözünden yaş akmasını.. Dudağını bükmesini.

Ayrılırlar...
Çılgına döner Kays. Ağlar, hıçkıra hıçkıra. Leyla'yı arar her yerde. Adı bile Mecnun olmuştur artık..

Sonra bulur Leyla'yı. Her yerde bulur. Her şeyde bulur. Artık sevdiği ondadır, onun kafasındadır.. Gözündedir, dilindedir, kalbindedir.

Sevdiğinin senin olması budur belki de. Artık ayrılmaz senden.
"Kimin aşka meyli yoksa o kanatsız bir kuş gibidir, vah ona!"
der Mevlana Mesnevi'sinde. Kays artık aşk kanatlarını takmıştır. Uçacaktır.. Kaf dağının ardına. Zümrüt-ü Anka'yı bulmaya.. Simurg olmaya.

Ne mutlu erkeğini uçuran kadına :). Ne mutlu, hırsları, takıntıları, korkuları, hevesleri nedeniyle bu uçuş sırasında erkeğini yalnız bırakmayan kadınlara. O güzel varlıklara.