Kırmızı güller tomurcuk halini kaybetmişti çingene kızın kollarında. Okşadım yavaşça gülleri. Baktılar bana gülümseyerek. Koparmazdım ben sizi dedim yavaşça. Burnumu dokundurdum yanaklarına. Kokularını beni kendimden geçirmek için biraz daha fazlaca saldılar. Biri dedi ki, bülbülün kanıdır bize kırmızı rengimizi veren. Lale ile yarışırız mükemmellikte.. Dikenlerimizi de hoş görünüz lütfen, güle yakın olan diken zaten gülden sayılır dedi.. Sarıldım güllere.. Vedalaştık.

Onlar, güzel kıza bir çiçek almaz mısın sorusuyla bir güzelin kollarına gidecekti, oradan da çöpe. Zaten sokak yaşantısıydı onların kaderi.. Çingene kız ilerleyince, arkasındaki çiçekçi dükkanının camından bakan mağrur orkideleri fark ettim. Zarif.. Kuğu gibi.. Bembeyaz. Orkideler benim onlara baktığımı anlamışlardı. Camın arkasından onları duyamıyordum ama, dışarıdaki hayatın dedikodusunu yapmaktaydılar muhtemelen kendi aralarında. Belki de güllere mi özenmekteydiler? Ama çıkamazdı onlar öyle sokağa. Sıcaklık ve soğukluğa hassasiyetleri vardı. Toprağının doğru nem oranında tutulmasıyla, ancak onları seven birisi uğraşabilirdi.

Çiçekçi cama yapıştım diye huysuzlandı ve ben iki adım geriye attım. Ayağım yerdeki menekşe saksısına çarpınca, korkuyla bir çığlık attı o güzellik yumağı. Mor, beyaz, pembe renkler iç içe geçmişti. Bilirim sizi dedim özür dileyip yapraklarını okşarken. İlgi istersiniz, sevgi istersiniz, konuşmak istersiniz siz hep. Yaprağınız ıslatılmaz. Toprağınız kurutulmaz. Güneşlenmeyi çok seversiniz.. Ağladı menekşe..

Bütün çiçekler adına ağladı. Bizler dedi, sizlerle birlikte yaşıyoruz. Aynı dünyada yaşıyoruz.. Ama kimse bilmiyor doğru dürüst bizi. Kimse tanımıyor.. Tanımak istemiyor. Bizler “çiçek” denilip geçilen.. Acımadan koparılan.. Solunca atılan.. Çiçek denilip geçilen..

Üzülmüştüm.. Saksısını elime aldım, konuşuyordu hala yavaşça;
Sevilmeyi hak eden varlıklarız. Herkes seviyorum der.. Ama sevmek emek ister.. Kim bizi tanımaya emek harcıyor? Kim birimizi birimizden ayırdedebiliyor.. Çiçek işte dedikçe ne kadar sevebilirsiniz ki bizi dedi..

Çiçekçi, dudaklarımın menekşenin yapraklarına dokunmasıyla dükkanın dışına fırlamıştı. Uzaklaşmıştım bile oradan kendi kendime söylenerek.. Sürekli aynı şeyi söylemekteydi dudaklarım..

Sevmek tanımaktır.. Sevmek tanımaktır.. Tanımak çaba ister.. Tanımak için, sevilecek her şeyin birbirinden değişik özelliklerinin olduğunu fark etmek lazım. Bu değişikliklerin onu sevilmeye layık yaptığını bilmek lazım.

O zaman, sevmek tanımaktır, incelik ister, estetik ister, göz ister, gönül ister.