Anarkali, halktan bir gence aşık olan Hint prensesi.. Güzeller güzeli. Onun da kaderi babasının askerleri tarafından sevdiği ile birlikte yakalanmak.. Ve güzel prensesi, diri diri duvara gömer askerler babasının emriyle. Ve sonlandırırlar bu yasak aşkı.. Sonlanmış mıdır acaba? Prensesin gömüldüğü yerde, baharda nar çiçekleri açmaya başlar.

Aşk böyle bir şey demek ki... Ne varlığı yok olur, ne de güzelliği. Benim için bu efsanenin esas güzel yanı çiçeklere bakışımı değiştirmiş olması.. Düşünsenize, bütün çiçekler, aşklar için açılmış göstergeler ise dünyamızda? Kimbilir kimlerin ne zaman yaşadığı aşkları.. Duvar kenarlarında, ağaç tepelerinde, saksı içlerinde tazelenmekte.

Bir diğer enteresan nokta da, Hint efsanesindeki aşka, Türk şiirinden cevap gelmesi.. Fevzi Halıcı’nın, bu efsane üzerine yazdığı bir şiir var. Bildiğim kadarıyla Cinuçen Tanrıkorur bestelemiş.. Denk gelirseniz dinleyin.. Bir sevgiliye söylenebilecek hoş bir söz. Nar çiçeğim.. Sevdiğim.

Şavkıması, sana doğru yolların,
Sana doğru, denizlerin çağrısı,
Çırıl çırıl ötelerde bir güzel,
Günaydınım, nar çiçeğim, sevdiğim..


Vurdum tellerine seni, sazımın,
Sende anahtarı, alın yazımın,
Yağmur yağmur serpil yalnızlığıma,
Günaydınım, nar çiçeğim, sevdiğim..