"Sen ıssız uçurumlardaki kayalıkların arasından fışkıran biricik gelincik çiçeğini yalnız mı sanırsın? Rüzgar ne cilvelerle uzak kardeşlerinden minicik çiçeğimize dostluk şarkıları getirir de, onun yalnız sandığımız yüreği kıpır kıpır dostluk şarkıları mırıldanır.

Bir başına yaşayanlara bakıp onların haline acıma!

Sen yalnızsın sen!"

Sütün yayınlarından çıkmış, Said Türkoğlu'nun "Kalbin Sularında" isimli kitabından bir kaç satır.. Bu sabah metroda okuyordum.. Yazdım buraya.. Ama heyecanla şiirin sonunu bekleyen :p kardeşlerimden de özür dilerim, son kısım şöyle;

Ve akşam alacası düşerken yeryüzüne
İniyordu baltalar gergin köklere
Ve cansız yere serildi yüzyılların ürünleri!
Paraladı küçük çocuklar yapraktan giysilerini,
Sonra kesilip biçildi vücutlar
Ve sabaha dek ağır ağır yandılar

Akşam sisi batıya doğru kaçarken hızla
Kervan da ilerlemekteydi yolunda
Ve kıraç toprakta, kederli
Bir iz kaldı soğuk ve külrengi
Sonra güneş sonuna dek yaktı bu kalıntıları
Ve ardından rüzgar çöle savurdu onları

Çevre bomboş ve yabanıl şimdi
Sustu şırıltısı kaynağın, yaprakların fısıltısı kesildi
Kaynak boş yere bir gölge dileniyor peygamberden
Onu sadece kızgın kumlardır şimdi örten
Ve bozkırın yabanıl kuşu, çaylak
Avını onun üstünde kemiriyor, paralayarak