Bütün "yaptıklarımız", kendimizi ifade etme, hayata sunma yöntemlerimizdir. "Dövme" özelinde tarihsel gelişimin bilinmesi, yaptıklarımız ile hayatın bağlantısına farklı bir bakış açısı sağlayabilir.. Dövme, milattan önce on binli yıllardan beri, hatta insanlığın başlangıcından beri var olan, bir sembol dili, belki ilk yazı, inanç yansıması, ait olma ihtiyacıdır..

Doğa karşısında zayıf kalan insanın, kötü güçlerden korunması, tanrıların yardımını sağlaması, seçkin bir soya aidiyeti, sihir ve büyüsüdür. Şamanist, Paganist, Budist, insan gelişimiyle biçimi değişen inanış biçimlerinin taşıdığı görselliktir.

İnsanın aydınlanması, bireyselliğini keşfi ile, hayata kendini ifade etme ve aidiyet kaygısı azalmıştır belki. Bu nedenle tanrısal güçlere yaranma, tanrısal güçlerden korunma amaçlı dövme yapılmamaktadır.. Ama, işin enteresanı, eski insanların hayata – doğaya kendilerini sunmalarının yerini, zamanımızda kendimizi "topluma" sunmamız almıştır.

Bu kapsamdaki tartışmayı da değil dövme, giyim kuşamdan tutun da yediğimiz yemeklere kadar yapmak mümkündür.. Bu tartışma da başka yazıların konusu olsun. Öyleyse, gerçekten de "fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür" olabilmemiz dileğiyle..