"Semaisi dört hane olmalıydı. Usül böyleydi. O da üçüncü haneye başladı. Udunun en tiz perdelerini kullanıyordu. En ince seslerde mızrabını dolaştırıyor, feryatların en yürek paralayanını, acıların en dayanılmazını haykırıyordu üçüncü hane. Aceleyle notasını yazdı.

Baştan sona çalmak istedi. Çat diye bir ses duyuldu. Udunun en can alıcı teli, en lüzumlu ses, udun hayat teli, Neva Teli kopmuştu. Tıpkı büyük şairin dediği gibi;

“Her rind bu bezmin nedir encâmı bilir,
Dünyamızı nâgâh zalâm örtebilir.
Bir bitmeyecek şevk verirken beste,
Bir tel kopar âhenk ebediyen kesilir.”

Sedat bey, çalmayı da, yazmayı da bıraktı. Şimdi ürperiyordu. Ter içindeydi ama çeneleri vuruyordu. Hiç üstündekileri çıkarmadan sefil yatağına sığındı. Gazı biten lamba sönmüştü. Derin bir uykuya daldı...

Ertesi sabah talebesi Nuri hocasını görmeye geldi. Kapıyı vurdu cevap alamadı. Babasını çağırdı. Birlikte odaya girdiler. Sedat bey, daldığı derin uykudan hiç uyanamamıştı.

Tel kopmuş, ahenk ebediyen kesilmişti..."

Edit: Lakin daha anlatılacaklar bitmemişti. Kimse okuyo mu bunları yahu? :)